Kitabı bitireli daha sadece birkaç dakika oldu ve direkt olarak bu sayfayı kaleme almaya başladım. Açıkçası hala biraz garip duygular içerisindeyim. Açıkçası okunmasını öneriyorum. Sıcağı sıcağına yanlış yorumlarım olabilir duruma göre ileride güncelleme yaparım.
Temel hikayeden bahsedecek olursam eğer biz bir Yapay Zeka Arkadaşız. Genelde zengin aileler çocukları ile çok yakın ilişki kurmamız ve onları koruyup kollamamız için bizleri satın alıyor. Bizler güneş enerjisiyle çalıştığımız için güneşi bir tür yaratıcı olarak görmeye başlıyoruz.
Bu süreçte bir aile bizi satın alıyor ve gerçekten birçok YA(Yapay zeka arkadaşın kısaltılması)’dan çok daha yaşam şartlarında yaşıyoruz. Bizi seven bir ailede yaşıyoruz ancak büyük bir problemle karşılaşıyoruz. Toplumda çocukları daha zeki veya belirli özellikleri yükseltilmiş çocuk haline getirmek için dna çalışmaları yapılıyor ancak bunun en büyük sorunu bazı çocuklar bu gen değişimini kaldıramıyor ve 15 yaşlarında vefat ediyor.
Bizim evimizde eşlik ettiğimiz çocuk olan Josie’de maalesef ki bu çocuklardan biri. Bizler güneşi bir tür yaratıcı olarak gördüğümüz için onun yardım edebileceğini düşünüyoruz ve ondan yardım istemek için türlü badireler atlatıyoruz. Ancak işin sonunda -aslında benim de çok şaşırdığım şekilde- çocuk güneş ışıkları temas ettiği anda iyileşmeye başlıyor ve süreci atlatıyor. Üstelik doktorların tamamı yakın zamanda öleceğini söylemesine rağmen!
Ancak işte bu kısımdan sonrası gittikçe beni üzen kısıma doğru yol alıyor. Açıkçası kitabın sonlarına doğru bazı şeylerin aceleye geldiğini düşünüyorum. Elbette bu konuda yanlış düşünüyor veya şu an kitabın sonu hakkında duyduğum öfke yüzünden tam anlamıyla yorumlayamıyor olabilirim ancak kitabın başından itibaren bu şekilde bir son beklemiyordum.
Hikayemizin sonunda eşlikçisi olduğumuz çocuk büyüyor ve üniversiteye başlıyor. Evden ayrılmadan önce yanımıza gelip bize sarılıyor ve “Seni seçtiğim için çok mutluyum Klara. Sanırım bu son görüşmemiz. Kendine iyi bak” gibi saçma sapan bir ayrılık konuşmasının ardından evden ayrılıyor ve bizde kısa bir süre sonra hurdalığı boyluyoruz.
Kendi kendime düşünüyorum açıkçası. Buna benzer bir durumda olsam, bana resmen hayatımı kazanmam için elinden geleni yapmış, yıllarca en yakın dostum olan bir makineyi-bakın zeka bile demiyorum akılsız bir makineyi- her ne olursa olsun yanımda tutmak veya en azından erişebileceğim bir alanda tutmak isterim. Büyümüş olabilirim artık ihtiyacım da olmayabilir ama neden böyle saçma bir vedalaşmanın ardından kendisini bir hurdalığa göndereyim? Üstelik durumu yanlış anlamadıysam kitabın sonunda hurdalıkta YA’ları hareket edemeyecek şekilde ancak bilinçleri açık olarak bırakıyorlar. Hadi diyelim duyguları yok, o zaman açık tutmanın ne anlamı var hepsini kapatın gitsin. Diyelim ki duyguları falan var önemsiyorsunuz o zaman ne diye gidipte YA’ları hareket edemeyecek duruma getirip boş bir arazide bırakıyorsunuz.
Bilemiyorum belki de sadece kitabın sonuna kinlendiğim için genel bir yorum çıkmazındayım. Zaman gösterecek. Kitap hakkında düşünükçe aklıma özel bir şey gelirse elbette ki bir güncelleme geçerim

Bir yanıt yazın